Kayıtlar

Resim
Felsefe Röportajları Hasan Yücel Başdemir   12 MAYIS 2020 12 MAYIS 20    FELSEFE RÖPORTAJLARI   130 OKUNMA   OKUNMA SÜRESİ: 13 DAKİKA Taner Beyter (TB): Hocam öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler, kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz? Hasan Yücel Başdemir (HYB):  Öncelikle bana bu fırsatı verdiğiniz için Öncül Analitik Felsefe Dergisi’ne şükranlarımı sunarak başlamak istiyorum. 1996 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldum. Felsefeye olan ilgim, lisans yıllarında başladı. Esasında temel ilahiyat meselelerine de çok ilgi duyuyordum ama felsefenin bende bıraktığı etki daha derin oluyordu. Felsefeye yönelmem, fakültenin birinci sınıfında Necati Öner’in Klasik Mantık dersiyle oldu. Bundan sonra amatör felsefe okumalarına başladım. İlk sistemli okumaya birkaç arkadaşımla birlikte (Ahmet Aldanmaz bu halkanın müdavimi idi) Tahir Yaren hocanın mihmandarlığında  Tractatus ’la başladım. Fak
Resim
TARAFSIZ HABERLER NE KADAR TARAFSIZ?: BATI MEDYASINDA 15 TEMMUZ Hasan Yücel Başdemir Önemli gün ve tarihleri hiçbir şey yazmadan geçirmek istemiyorum. İnsan daha sonra bununla ilgili pişmanlık duyuyor. Pişmanlık yaşamamak için yurt dışındayken yazdığım evvelki seneki notlarımı bir yazıya dönüştürerek (hiç değilse kendim için) bu yılın 15 Temmuz yıldönümüne bir not düşmek istedim. Umarım bu ilgilerim gelecekte bir siyaset ve medya epistemolojisi yazmam için yeterli alt yapı sağlar. Batı’daki ana akım medya, 15 Temmuz’un yıl dönümlerinde, püskürtülen darbe girişimiyle ilgili uzunca haber ve röportajlara yer vermekte. Ben bunları takip etmeye çalışıyorum. Muhtemelen bu sene de 15 Temmuz, geçen iki yıla oranla daha az da olsa Batı medyasında işlenecektir.  Geçen iki yıldaki haberleri dikkatlice takip ettim ve tarafsız mı değil mi, anlamaya çalıştım. Haberler, ilk bakışta tarafsız görünüyordu ve aslında meselenin farklı yönleri ele alınıyordu, yani ilk bakışta haberlerin tarafsız gör

Zoraki Siyaset: Karın Ağrısı Polemiği

Hasan Yücel Başdemir h.basdemir@hurfikirler.com Hasan Yücel Başdemir   28 Ocak 2016 Slider ,  Yazarlar   312 defa görüntülendi Siyaset, bizim toplumumuzda çoğu zaman olumsuz anlamda kullanılıyor. Memleket meseleleriyle ilgili feveran ve hezeyanlarda bulunan kişilere “ politize olmuş ” denirken, belirgin bir siyasi tarafı olmayan, polemiklere katılmayan, sağduyulu, yapıcı ve iyimser kişilere de “ a-politik ” deniliyor. Siyaset,  menfaat çatışması yaşayan ve dünya görüşleri birbirinden farklı olan insanların, mutabakatla belirlenen  belirli ilke ve kurallara uyarak  bir arada yaşamasını amaçlar. Bu nedenle siyaset, hayata farklı bakan insanların, farklılıklarını çatışmaya dönüştürmeden barış, huzur ve mutluluk  içinde yaşama isteğinin ürünüdür. Bu yönüyle  “politize olmak” ve “a-politik”  ifadeleri bizde yanlış kullanılmakta. Siyasetin üslubuna uymayan, sağduyudan uzak, uzlaşmadan kaçınan, hezeyan içindeki kişilere, “ a-politik ” demek daha uygun. Y

2016’nın en önemli siyasi gündemi

Resim
01.01.2016  Hasan Yücel Başdemir   hasanyucelbasdemir@gazeteyeniyuzyil.com  in Share Merkezi vesayetin  bittiğini düşünmek, büyük bir gaflet ve dalalettir. Seçilmiş hükümetin yanında Türkiye’de her zaman seçilmemiş,  gizli hükümet ortakları  vardır. Onların kendilerine ait bir çalışma tarzları var. Fırsat bulduklarında palazlanırlar, kendilerini zayıf hissettiklerinde  iktidara adapte olurlar . 7 Haziran  seçimlerinden önce vesayetçilere bayağı bir güven gelmişti ancak  1 Kasım  seçim sonuçları, sevinçlerini kursaklarında bıraktı. Fakat pes etmiş de değiller. Şimdilerde birçok  yeni taktik  deniyorlar. Bunların başında da  etnik ve mezhebi ayrılıkları  ön plana çıkarmak yatıyor. Zaten var olan sorunlarla birlikte kutuplaşmaları artırma  çabaları da devam ediyor. Bunlara karşı hükümetin  önleyici icraat ve siyasetler  geliştirmesi gerekir. Toplumsal barışla ilgili ciddi bir sorunun çözümü ya da önemli bir mesafe kat edilmesi, hükümetin işini kolaylaştıraca

Ege’nin neyi meşhur değildir?

Resim
22.01.2016  Hasan Yücel Başdemir   hasanyucelbasdemir@gazeteyeniyuzyil.com  in Share 20’den fazla ada ve adacıktan oluşan 12 Adalar, 1947 yılında  Paris Anlaşması  ile resmen Yunanistan’ın eline geçmişti. Lozan’dan Paris’e kadar 25 yıl boyunca Türkiye, siyasi ve ekonomik sorunlarını çözemediği için adalara sahip çıkamadı ve bugün  Yunanistan sınırı , kıta sahanlığımıza kadar uzanıyor. Bu tarihin, yarattığı kişisel hüzünler dışında çok fazla önemi yok. Güvenli ve huzurlu bir coğrafyada olmak, birçok şeye sahip olmaktan daha önemli.  Ege’nin bereketi , İzmirliye olduğu kadar Hakkâriliye de uzanıyorsa bunun hazzı her şeyin üzerindedir. Bu bereketi 1990’larda keşfetmiştim. Altın gibi kumları, berrak denizi, huzurlu doğası ve sakin insanı, iklimi, ülkeye döviz getiren turistleri, canlı yaz geceleri, eğlence mekânları, gece konserleri, gündüz plajları. Yüzlerce ada ve kayalık; adlarını kimse bilmez ama ilk sorana cevap hazırdır:  “eşek adası”. Ege’nin deniz a

Alevilerin sorunlarını kim çözebilir?

Resim
20.01.2016  Hasan Yücel Başdemir   hasanyucelbasdemir@gazeteyeniyuzyil.com  in Share Şunu  temel bir öncül  olarak Türkiye’de herkesin “ama” kaydı olmaksızın kabul etmesi gerekir:  Aleviler  bu toplumda uzunca bir süre büyük  ayrımcılıklara, zorbalıklara ve tehditlere  maruz kaldılar. Çok eskilere,  Sultan Selim’e ve Şah İsmail’e  gitmeye gerek yok.  1826’da  bazı Alevi Ocakların kapatılmasından 1921 Koçgiri ve 1938 Dersim pogromlarına ; 1980 öncesi Maraş, Malatya, Çorum olaylarından  Madımak ve Gazi  olaylarına kadar birçok olay Alevilere  Kerbela  acısı yaşatmıştır.   Alevi belleği  bu talihsiz ve üzücü olaylarla dolu. Aleviler bu anılarını kendi içlerinde yaşıyorlar. Toplum, çoğu zaman onların acılarına ortak olmuyor; Alevi belleğinin farkında olmayabiliyoruz. Bu zamana kadar hiç taziye dilemedik. Oysa bu toplumun sorunlarının çözümü ve çocuklarımıza hayırlı bir gelecek bırakmak için  toplumsal barışı sağlamak zorundayız.  Üzgün komşularla  bunu başa